Pazar, Ağustos 25, 2013

AYAKLARIMI YEMEYİN SİVRİSİNEKLER!

Haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Dünyadaki her insanın içindeki iyiliğe haksızlık yaptığını düşünüyorum.
Babama çok şey söylemek istiyorum, sadece susuyorum.
Kendime bir hayat hayal ediyorum ve her şeyi bir anda kaybedebileceğim aklıma geliyor.
Eski bir kutudan eski yeşil bir akordeon çıkarıyorum.
Yıllar önce çok iyi bir arkadaşımın anısı olan...
Babaannem gibi akordeon çalamıyorum ve onun kulakları benden daha iyi duyuyor.
Benim gözlerim onunkilerden daha kahverengi, kaşlarım daha belirgin.
Bir adam içimde şarkı söylüyor, bir kız sessizce ağlıyor.
Aynaya bakıp annemle konuşuyorum.
Annemi çok seviyorum.
Sivrisineklerden nefret ediyorum. Hava sıcak ve boğucu. Bazen sesler çok katlanılmaz oluyor.

Cuma, Ağustos 16, 2013

KÜÇÜK ŞEYLERLE MUTLU OLMA : GÜZEL, UMUT DOLU BİR ŞARKI DİNLEMEK.

  • Eşliğinde yemek yiyelim:

  • Masamızda neler var: Haydari, kalamar tava, çupra, somon, patates kızartması, çoban salata ve çıtır çıtır taptaze bir ekmek.
  • Masa altımızda ne var: Rakı! İçkisiz balık lokantasından, müesseseden :)
Bugün bir apartmanın terasında oturan altı yedi kişi gördüm, bir masanın etrafında sohbet ediyorlardı. Sadece bir iki saniye bakabildim, çünkü bir vasıtanın penceresinden konuk olabildim masalarına. Yani hızlıca geçip gittim yanlarından. Ama o bir iki saniye için baktığım masalarında, hallerinde, tavırlarında, ne konuştuklarını hiç bilmesem de -ve hiç de bilemeyecek olsam da- sohbetlerinde çok tatlı bir basitlik vardı. Basit, yalın, öyle...
Sonra eve doğru yürürken kafamı kaldırdım, gökyüzüne baktım. Bir kuş uçuyordu, binalar vardı etrafımda. Yazık bazen üzülürüm, yani kafama takacak daha büyük bir şey bulamadığımda... Şehirde yaşayanlar kafalarını kaldırdıklarında ucu bucağı olmayan bir gökyüzü göremiyorlar. İlla bir beton kesiyor resmi. Neyse canımız saolsun. Ne diyordum? Heh, oradan da basit bir an yakaladım kendime. Bazen durur ve yaşadığım anda bir basitlik ararım. Siz de yapar mısınız bunu?
Yapmıyorsanız muhakkak deneyin, kafanız düşüncelerle boğuşurken ya da işte canınız çok sıkılırken, gündelik koşuşturmacalar boğazınıza boğazınıza basarken durun ve basit bir an yakalayın. Etrafınızda her gün zibilyon kere kendini tekrar eden ama hiç odaklanmadığınız bir şey yakalayın ve fazla değil on saniye ona bakın. Ne kadar basit olduğunu düşünün, hayatın da aslında böyle basit olduğunu. Eğer zamanın durduğunu hissediyorsanız neyden bahsettiğimi anlamış demeksiniz :)
İnsan ne hissediyor, ne fark ediyor biliyor musunuz?
Hayatın size ihtiyacı yok, akıp gitmesini sağlamak için parmağınızı dokundurup onu uyandırmanıza ihtiyacı yok. Çünkü hayat en basit haliyle akıp gidiyor, belki de bizim parmağımızı kendimizi dokundurup uyanmaya ihtiyacımız var . Ya da içimizde uyanmış olanlarımız varsa onlar için söyleyelim: Bir sonraki adım en basit halimizle akıp gitmek. Bizse çoğu zaman içimizi sıkıntılarla doldurup nehrin orta yerinde çakılı kalan taşlar gibiyiz. Ve sadece yanımızdan geçip giden ağaç dallarını izliyoruz.
Soframa bu akşam konuk olmuş herkese bir kolaylık yaptım ve yukarıdaki şarkıyı paylaştım. Zira duyuyorsunuz değil mi seslerindeki basitliği? O yüzden çok güzeller. Bana eşlik ettiğiniz için siz de güzelsiniz. :) Hadi iyi akşamlar! 

Çarşamba, Ağustos 14, 2013

BİZDE YENİ GELENLERE ÖNCELİKLE GÜLER YÜZLE KARŞILAMA YAPILIR! :)

Gözlerini an itibariyle ekrana dikmiş bu satırları okuyan herkes!

İçkisiz Balık Lokantası'na hoş geldiniz! 


Eşliğinde okumanız tavsiye edilir :) Uié! 
(U ye!)

Uzun zamandır değişik bir şeyler bulma karın ağrısı içerisindeydim. Bu çabalarım çeşitli şekillere bürünüp durdu ama bir tanesini yapmaya elim gitmemişti. Derken... Bir gün ansızın bu lokantayı kurmak aklıma geldi. İşbu lokanta benim olduğu kadar da sizlerin. Arada tatlı tatlı soframızı kurup sohbet edeceğiz. Bazen de ben kendimle sohbet edeceğim. Demeye çalıştığım şu ki; yıllardır içimde birikmiş olan yazma isteği -ki ah eskiden ne çok yazardım- buralarda kafanızı biraz şişirecek. 

İçkisiz balık lokantamızın belirli bir  işletme konusu yok, olmayacak da. Canımız ne isterse onu konuşacağız, ondan bahsedeceğiz. Düşünün bu sabah aklıma arada yemek tarifi yazmak bile geldi :)

Ben kim miyim? Kim olduğumun çok bir önemi yok. Birlikte sohbet etsek yeter. Evet, şimdilik diyeceklerim bu kadar hakim bey, izninizle mutfağa geçiyorum. Yemekler piştikçe oturup birlikte yiyeceğiz.

Görüşürüz.

NOT: Bu blogda yazılanların hatta yazarın bile gerçekle ilişkisi yoktur. Yazılanlar ve yazar tamamen deli bir aklın ürünü olup, söz konusu yazarı ve yazdıklarını "müdavim ve onun yemekleri" diye bellemeniz yeterli  olacaktır.

İKİNCİ NOT: Belki de ben bu kadın gibi bir İtalyanımdır, tek farkım Türkçe'yi daha iyi konuşabiliyor olmamdır :) U ye! U ye! E Penelope non correre! La regina cattiva deve sorridere sempre!